NURİ BİLGE’DEN İLK
VE TEK KISA: KOZA (1995)
Nuri Bilge
Ceylan’dan siyah beyaz çekilmiş bir kısa film. Yeniden birlikte yaşamayı
deneyen ama başaramayan yaşlı bir çiftin hikâyesi. Diyalogsuz 18 dakika civarında
bir kısa film var karşımızda. Oyuncular yönetmenin ailesinden (annesi ve babasi)
Fatma Ceylan ve Mehmet Emin Ceylan. Yönetmenlik dışında filmin yapımcısı,
senaristi ve sinematografisi de Ceylan’a ait. Karşımızda 48. Cannes Film
Festivali’nde, kısa film yarışmasında boy göstermiş bir film var. 35mm’lik formatta
çekilen filmin kısa ama öz müzikleri V. Artyomov’a ait. Aslında Kasaba, Mayıs
Sıkıntısı ve Uzak ile taşra üçlemesinin kısa ama öz bir parçası diyebiliriz bu
kısaya. Zaten Uzak filminin dvd’sinde bulabilirsiniz filmi.
Durağan görüntüler eşliğinde
diyalogsuz ilerleyen bu kısa film, iki insanin bir ara evlilikle birleşen ve
sonra ayrılan yollarını görsel olarak anlatıyor. Ceylan’ın siyah beyaz kareler
kullanarak soyut bir anlatım tarzı benimsemesi, Tarkovsky’i anımsatıyor. İçimizden
biri gibi olan, bu siradan insanları anlatırken anlaşılması zor bir olay örgüsü
kullanıyor. Bu durağanlığına rağmen, aşırı derecede gizem barındıran, ağır bir kısa
film Ceylan’ınki. Karakterlerin ruh halinin doğa olayları ile benzerliklerini
metaforlar eşliğinde anlatıyor. Sudaki ölü kuş hiçliği, tarladaki buğday da yalnızlığı
sembolize ediyor. Boşuna Tarkovsky demiyoruz; Ceylan da sıkı bir Tarkovsky
hayranı. Özellikle kadının bakışlarında Slav hüznünü (Ceylan sıkı bir Anton
Chekhov hayrani) görmek, hissetmek mümkün. İzlemeyenler için Tarkovski’nin “Ivan’ın
Çocukluğu” filmini şiddetle tavsiye ederim.
Film, açılış sekansında
gördüğümüz fotoğraf kareleriyle başlıyor. İki insanın önce tekli, daha sonra
evlilik resimlerini kullanarak, aile resimleri ile görsel anlatım... Diyalog
yok, kelimelere ihtiyaç duyulmamış, görüntüler konuşuyor sanki. Sinemanın
kendisi de bu olsa gerek. İşte bu yüzden de filmin atmosferi oldukça tedirgin
edici. Çünkü genelde eski resimleri nostaljik buluruz, ya da sempatik… Ama
filmde tam tersi bir etkiye sahip. Çünkü yıllar sonra bir araya gelen çift hiç konuşmuyorlar,
birbirlerinin yüzüne bakmıyorlar. Kadın geri dönüyor, adam da filmin başında
olduğu gibi başakların arasında uzanarak uykuya dalıyor. Diyalogsuz da olsa,
sessiz bir film değil Koza. Ceylan çevre seslerini çok iyi kullanmış. Akan
suyun ya da rüzgarın sesi, çift arasındaki sessizliği daha anlamlı kılıyor.
“Koza, teknik ve estetik birikimime rağmen film yapmaya
bir türlü başlayamadığım, sürekli ertelediğim için kendimi? korkak ve mıymıntı
olmakla suçladığım, kendime ettiğim işkenceleri sona erdirmek için giriştiğim
umutsuz bir denemeden başka bir şey değildir. Kendimi fırlatır gibi başladım o
filmi çekmeye. Bitirdiğimde de neye benzediği konusunda gerçekten bir fikrim
yoktu. Ama yine de Koza’yı çekmek, kendi yapıma uygun üretim koşullarını yaratmamı
sağlayacak bütün ipuçlarını verdi bana.” Nuri Bilge Ceylan
No comments:
Post a Comment